Bölüm 33: Garip Bir Madde

Keyifli okumalar.


----------


Uçan Ejderha Muhafızlarının avlusunda yoğun bir ağırbaşlılık vardı. 


Yan Xiaohan oraya hayat dolu vaziyette girdi. Ölü köpekler gibi yerde yatmış kalabalığa bakıp yüksek sesle, “Hepiniz dün gece hırsızlık yapmaya mı gittiniz?” diye sordu.


Wei Xuzhou son nefeslerinde ölüm döşeğindeki bir adam gibi başını kaldırdı. “Efendim, eğer akşam biraz daha geç geri dönseydiniz, biz kardeşler çoktan sizden ebediyen ayrılmış olurduk…”


“Öyle mi?” Yan Xiaohan topuğunun üstünde geri döndü. “O zaman ben bir yürüyüşe çıkayım da siz huzura kavuşabilin.”


Herkes: “.......”


“Peki Shen Jizhi’den ne haber?” Yan Xiaohan salonda bir masanın önüne oturdu. “Dün ona test ettirdiğim madde bir sonuç gösterdi mi?”


“Sizin şu maddeden bahsetmeyin bile. Doktor Shen halen kendinden geçmiş vaziyette ve daha uyanamadı,” diye cevapladı Wei Xuzhou. “Siz dünkü tahribatı görmediniz Efendim. Yang Hexuan’ın ölümü hiç de hatalı değildi.”


Shen Yi’ce iki kelam etmeye gelmek için mücadele etti, gözlerinin altında koyu torbalarla yüzü yaşayan bir hayalet kadar beyazdı. Yan Xiaohan suratının bu hali yüzünden şiddetli biçimde sarsıldı. "Hemen ona bir sandalye çekin,” dedi telaşla.


Tang Guo ustaca Shen Yi’ce’nin oturmasına yardım ederek, arkasında durup omuzlarını ovdu. 


Shen Yi’ce bitkin bir halde konuştu. “Dün, maddeyi test etmek için Kuzey Hapishanesindeki birkaç idam mahkumunu kullandım. Toz halindeydi, işlenmişti ve sıradışı bir kokusu vardı. İçerek kullanmak ölümcül değildi ancak kişiyi baştan ayağa uyuşmuş hissettiriyordu. Sonra, maddenin tüketim yoluyla kullanılmıyor olabileceğini tahmin ettim, böylece bakır bir kap buldum, toz maddeyi içine koydum sonra şimdiki özelliklerini gösterecek mi görmek isteyerek pişirmek için altına ateş verdim.” Devam etmeden önce bir müddet duraksadığı an, korkunç bir şeyi yeniden anımsıyormuş gibi göründü. “O şey kavrulduktan sonra, tabakta merhemden bozma bir şeye döndü, ve aroması buruna hücum edip zihni boşalttı. O mahkumların hepsinde bir sarhoşluk çehresi vardı. Ben yakında duruyordum ve pervasızca ondan bir ağız dolusu soludum…

Adli tabib bundan önce otopsi yaptığında, Yang Hexuan’ın zehirlenmediğini yanı sıra aşırı afrodizyak alma durumunun olmadığını söyledi. Başta buna buna inanmamıştım lakin sonradan anladım ki, o bu paketteki maddeden dolayı öldü.


Sizlerden bunu gizlemeyeceğim; yegane bir nefesle, sanki bir hülyadaymışım gibiydi, ve hatta soyadımı bırak, adımı bile unutmuştum. Güya cennete yükselmişim gibi hafif ve havadar, sarhoş ve saplantılıydım. Bedenim kuru bir hararet hissetti ve hakkından gelemeyeceğim hiçbir şey yokmuş gibi hissederek kükreyip haykırmak istedim. Bu tür bir heyecanı tabir etmek zordur, mutluluktan havalara uçmaktan daha neşe verici olur. Bu ilaca itimat etmeden, sıradan insanlar belki de hayatları boyunca bu alemde bu denli neşe olabileceğini asla bilemezler.”


Şakaklarına bastırdı, acı acı gülümsedi. “Bundan sonra, sağ olsun Xiao Tang dışarda nöbet tutuyordu, durumun ters gittiği fark etti ve beni dışarı çekmek için içeri koşturdu. Lakin, kapı açıldığı gibi, o koku dışarı yayılıp General Wei ve diğerlerini enfekte etti. Onlar için o kadar güçlü olmasa bile muhtemelen bütün gece onları bir gıdım uyutmadı. O birkaç mahkum kudurmuş gibiydi ve hiçbiri kontrol edilemezdi. Bünyesi hafiften zayıfça olanlar bu sabah o zamandan beri darmaduman oldular.


Bu maddenin en berbat yönü ne biliyor musunuz, Efendim?


Tüm insanlar nefsine düşkündür. Saadetin lezzetini bir kez tattıklarında, ona emsalsiz bir arzu duyarlar ve tekrar tekrar bu hazzın peşinden koşmaya çalışırlar.”


Yan Xiaohan’ın gözbebekleri küçüldü. “Bu bağımlılık yapıcı mı?”


Shen Yi’ce başını salladı. “Ayrıyeten, Xiao Tang bakır kabı benim yerime aldığında, madde çoktan gitmişti. Bunu “yanmış” olarak dillendirmek pek yerinde olmaz. Şöyle söylemek icap eder ki… güneşte kuruyan çiğ tanesi gibiydi ve tamamıyla ortadan yok olmuştu.”

Onların soruşturma takımı için, bu nitelik “bağımlılık yapmak”tan daha bile dişliydi.

Bir formu olmadan öldürdü ve kullanıldıktan sonra ardında hiçbir iz bırakmadı. Hatta kadavralar üstünde bile herhangi bir iz bırakmadı. Semptomları, cinsel tükenme yüzünden ölümden yahut alevlenen bir hastalık dolayısıyla ani ölümden ayırt edilemiyordu. 

Yan Xiaohan aniden Yang Hexuan’ın bot cüzdanında birkaç borç senedi bulunduğunu hatırladı. 

İlk bakış attığında onları yadırgamıştı. İmparatoriçe Yang Hexuan’ın halasıydı, babası ve kardeşlerinin hepsi Mahkemede mevkii sahibiydi. Ailesi müsrif şekilde refah içindeydi ve kendisinin de yetersiz olmayan bir memur maaşı vardı. Ne diye gidip başka birinden borç para alsın ki? Elli tael vasat bir miktardı ve Yang Hexuan gibi biri için ancak birkaç öğün değerinde olurdu. 

Ama ya bu para… uyuşturucu almak içindiyse?

Bağımlılık yapıcı uyuşturuculardan vazgeçmek zordu bu yüzden tek seçenek durmadan onları satın almaktı. En nihayetinde aile sermayesi tek kelime etmeden boşaltılır sonrasında borç batağına düşerlerdi. 

“Boxu, İmparatorluk Doktoru dün geri götürdüğün maddeler hakkında ne söyledi?”

Jiang Shu bir kağıt parçası çıkarıp uzattı. “İmparatorluk Doktoru Song hepsini ayrı ayrı tanımladı ve isimlerini buraya yazdı. Hepsi sıradan afrodizyaklar ve çok fazla alınması halinde birini öldürmezler.”

Listeyi gözden geçirdi sonra katladı ve bir kenara koydu. “Boxu, Daoxuan ve sen birkaç insanı Shuntian Malikanesine götüreceksiniz ve geçen bu üç ay içinde genelevlerde ölen insanların davalarına bakacaksınız. Bana ayrıntılı raporun kopyasını çıkar.”

Sağ Kutsal Pivot Generali Tao Beiming saf dışına adım atıp emri kabul ederek Jiang Shu ile birlikte yola koyuldu. 

“Zhixin.”

Sağ Kutsal Pivot Generali Cao Fengchen dimdik durdu ve emirlerini aldı.

“Yang Hexuan’ın bugünlerde nerelerde bulunduğunu araştır. Müdavimi olduğu yerlere, kimle beraber gittiğine ve kimin ona yakın olduğuna yoğun bir şekilde odaklan.”

“Anlaşıldı.”

“Yang ailesiyle iyice haşır neşir misin Kardeş Wei?” Yan Xiaohan sordu. “Haydi gidip bir uğrayalım.”

Wei Xuzhou suratını asarak kaşlarını çattı. “Ne yazık ki değilim.”

“İyi düşün. Sadece unutmuşsundur —— ailenin dünür olmadığı herhangi bir aristokrat veya soylu olması imkansız.” Yan Xiaohan teselli etti. 

Wei Xuzhou: “……”

“Jizhi, sen… boş ver. Güzelce dinlen.” Shen Yi’ce’nin kalıcı etkileri böyle kısa bir zamanda düzelmeyecekti ve Yan Xiaohan’ın onu zorlamaya yüreği yoktu. “Ona biraz göz kulak ol Xiao Tang.”

Daha evvelsi gün, öyle fazla bir insan gücü kullanmaya lüzum olmadığını söylemişti. Bugün ise, Uçan Ejderha Muhafızı’nın her elit bireyi bu davada birleşmişti. Yan Xiaohan fırçasını eline aldı ve davanın teferruatlarını ve mevcut bulgularını anlatan bir tebliğ yazdı. Bu maddenin daha önce ne görülüp ne duyulduğunu ve bir kez yayıldığında uçsuz bucaksız sorunlara sebebiyet vereceğini defalarca vurguladı. 

Kraliyet Müfettiş Temsilcisinden gelen bir tebligat doğrudan imparatorluk koltuğuna iletilebilir. Tian Tong(eski imparatorluk hadımağası) gittikten sonra, onu engellemeye cesaret edecek hiçbir imparatorluk hadımı kalmamıştı. İmparator acil durum temeli üzerinde yetkisini tezce onayladı. Yan Xiaohan Egemenlik Kılıcını¹ aldı, ardından dinlenmeye yer vermeden, kendinden emin bir şekilde Wei Xuzhou’yu, Ulusun Dayısının² Malikanesine götürdü.

Mekan tahmin edildiği kadar uğraşılması zordu. Cinsel tükenme göz alıcı bir illet değildi; tüm Yang Malikanesi, mühürlenmiş bir şişe kadar ağzı sıkıydı ve Yang Xu’nun yüz ifadesi başından sonuna kadar daha da zavallı bir hal aldı. Yan Xiaohan yarım gün boyunca sabırla onları çapraz sorguya çekti ve ancak o zaman ailenin Yan Hexuan’ın anormal hallerini aslında önceden fark ettikleri bilgisini aldı, fakat kimse umruna almamıştı.  

Yan Hexuan tabiatında gevşek bir adamdı. Arka avludaki eş ve cariye hazinesine rağmen tatmin değildi, sık sık dışarı çiçek toplamaya gider, genç yaşta kendini boşaltırdı. Aile bir defasında ona tıbbi tedavi bulmaya çalışmıştı ancak huylu huyundan vazgeçmiyordu ve zamanla kimse artık ona dikkat etmek istemiyordu. Tesadüfen, aile geçenlerde onun en büyük abisi Yang Sijing’in evliliğine hazırlanıyordu ve Malikanedeki bütçe biraz dardı. Yang Hexuan, hiçbir gümüş koparamayınca öfkeye kapılıp evde velvele yarattı ve sinirle ayrıldı.

Aile, her öfkeden deliye döndüğünde geceyi daima Kayısı Çiçeği Yolu’nda geçirdiği duymuştu, ancak beklemiyorlardı ki, onun hakkında bir haber daha aldıkları vakit çoktan vefat etmişti.

Şiddetli, öfkelenmesi kolay ve şehvetle kaynayan bir beden… bunların hepsi, Shen Yi’ce vasıtasıyla açıklanan maddenin belirtileriyle uyuşuyordu. Yan Xiaohan itinayla soruşturdu; Yang ailesi muhtemelen bugüne kadar onun uyuşturucu kullanımından öldüğünden bihaberdi ve her biri bunun bir kaza olduğuna inanıyordu. 

Dürüstçe yaşayan bir kimse cinsel tükenmeden ölürse bunda kesinlikle bir bit yeniği olurdu; fakat sürekli zapt edilemez bir kimse bundan ölürse, en yakını olan aile üyeleri dahi bir şeyden şüphelenmezdi.

Şayet Yang Hexuan’ın talihsizliği Mu Boxiu’nun hemen peşi sıra meydana gelmemiş olsaydı, keza Uçan Ejderha Muhafızının ilgisini çekmemiş olsaydı; böylesi bir madde akıntının tam altında gizlemiş olacak, kelamsızca etrafa yayılacak, halkı haddi hesabı olmayan bir çılgınlığa sürükleyecek ve nihayetinde Büyük Zhou’nun tümünü içerden parçalayacaktı.

Kaç tane insan bunun yüzünden öldü? Yang Hexuan masum bir şeytan mıydı yoksa bir havai fişeğin seçilmiş fitili miydi?

İki gün sonra, tüm Uçan Ejderha Muhafızları yeniden toplandı fakat durum pek de hoş değildi. Rahmetlilerin hepsi farklı konumlara sahipti; aileleri hayattayken uyuşturucu almışlar gibi ifade verseler bile, kanıt niteliğinde hiçbir kalıntı bulunamadı. Dahası, bu insanlardan hiçbirinin Yang Hexuan’la ilişkisi yoktu. Yegane ortak noktaları genelev ziyaret etmeyi seviyor olmalarıydı, ama hepsi de farklı mekanlara gittiler ve favori kızları aynı değildi. Cao Fengchen’in araştırmasından elde edilen bulgulara istinaden Yang Hexuan’la arkadaş olan genç efendilerin hiçbiri de uyuşturucunun bağımlılığı altında değildi ve hiç kimse onun herhangi bir maddeyi ısıtmak için bakır kap kullandığını görmemişti. 

Davaya ilişkin ipuçlarının izi tamamıyla kesilmişti. Yan Xiaohan etraflı bir soruşturma yapma düşüncesindeydi ama usulüne göre vakti, adamları ya da yerleri yoktu ve halihazırda hazırlanması gereken daha büyük bir olay olduğu için, Altın Karga Muhafızının davasını şimdilik rafa kaldırmaktan başka seçeneği yoktu.

Üç Mart, Engin Uzun Ömür  Festivali.

Yuantai İmparatoru Atalar Tapınağını ziyaret etti, göklere ve yere adaklar sundu, ardından kısa süre sonra tebrikler almak için Kraliyet Zirve Salonuna çıktı. Yüz yetkili otuz üç kez eğilerek selamlama verdi, tebrik söyleşileri yapıldı, Sol Bakan Pei Ke uzun ömürlülük dileğiyle kadeh kaldırdı ve Yuantai İmparatoru yetkililere çay ihsan etti. Törenin bitiminde, herkes At³ vaktinde ziyafet verilen Çarpıcı Bahar Salonu’na götürüldü. 

Bugünün Engin Uzun Ömür Festivalinde, başrol İmparatorun dışında, en göze çarpan Mahkemeye geri dönüş, Jing Ning Markisi Fu Shen’indi. Birkaç aylık ayrılmada Markinin zarif tutumu geçmişte olduğunu aşmış, “saygın itibar” terimine ulaşabilecek şekilde kalmıştı. İmparator, secde etmek için yere diz çökmesine hacet olmadığını bahşetti ve birkaç sıcak teselli sözü verdikten sonra ona imparatorluk şarabı ve taze meyve ihsan etti. Hükümdar ve kulu mutlu bir ahenk içindeydi, ahenklilik adeta Fu Shen’in bile bunu sahici sanmasına neden olacaktı.

Çarpıcı Bahar ve Kraliyet Zirve Salonu birbirlerinden bir hayli uzaktı. İmparator kraliyet arabasını alırken, yetkililer ancak yavaş yavaş yürüyebiliyordu. Genç bir imparatorluk hadımı tekerlekli sandalyesini arkasından iterken Fu Shen her taraftan kendisine gelen sosyal inceliklerle ilgilenmeyi kibar bir şekilde bitirdi. Bir anda, gözlerini kıstı ve öne doğru baktı. Arkasındaki harem ağasına sormak için yüzünü yana çevirdi. “Hey, şu ilerdeki başı eğik olan kişi, Müfettişliğin Denetçisi Gu Shanlu değil mi?”

Hadım kendi isteğiyle onunla konuşacağını ummuyordu ve bir parça sıçradı. “Markiye cevap veriyorum, o gerçekten Efendi Gu.”

“Gel hadi, gidip bir merhaba diyelim.”

Hadım bir zarara baktı, büyük ihtimalle hiçbir suretle birinci dereceden yetkili askeri bir memurun, dördüncü dereceden bir edebiyat memuruyla ahbaplık kurmaya çalıştığını görmemişti. “...Ah, peki.”

“Denetçi Gu?”

Gu Shanlu daha yenice düşünür halde başını eğmişti. Birinin ona seslendiğini duyması üzerinde bakmak için yukarı kaldırdı ve—— hiç kimseyi görmedi.

“……” Fu Shen bunalıma girdi. “Burdayım. Aşağı bakın.”

[ÇN: Yaa….. şlghkcfnbklcşnfc]

Gu Shanlu öyle yaptı; zinhar o olacağını hayal etmemişti, alelacele selamlamayla ellerini birleştirdi. “Çok saygısızca davrandım, çok saygısızca; suçumu af buyurun Marki.”

Fu Shen bunu ciddiye almadı, bilakis ince davrandı. “Doğu Tatarlarının elçi davası esnasında, Denetçi Gu’nun her zaman bu Fu’nun hatrına çalıştığını işittim. Uzun zaman evvel şükranımı ifade etmek için ziyarette bulunmalıydım lakin pek çok pürüz çıktı ve hastalık beni kuşattı, işte şimdi bugün, sizinle buluşabileceğim ana değin her şeyi geciktirdi.” Ciddi bir şekilde konuşarak ellerini birleştirip eğildi. “Bu Fu, Denetçi Gu’nun derin fazilet duygularını yüreğine kazıdı. Çok teşekkür ederim.”

Gu Shanlu iki ayağı bir pabuca girerek bu jeste geri dönüş yaptı. Fu Shen onu aşırı ihtiyatlı olmayan ve eğlenceli biri olarak görerek, sıradan bir havayla biraz daha sohbet etti. “Fark ettim ki kaygılı görünüyorsunuz Denetçi Gu, ve pek de mutlu görünmüyorsunuz… bir durum mu var?”

“Bana rahatça nezaket ismim Zhongxiu olarak hitap edebilirsiniz Marki. Bunu saklamayacağım; benim hocam Bay Zeng Guang, evvelsi gün yaptığı bir beyandan dolayı tutuklandı ve bugün itibariyle halen af verilmiyor. Gittikçe yaşlanan bir büyüğümdür ve vücudu zayıf, bu yüzden bu düşük yetkili hakikaten endişeli, ve… ah, bana gülmekten çekinmeyin Marki.”

“Zheng Guang mı?” Fu Shen bunun üstünde enine boyuna düşündü. “Geçen kışın Kuangshan Koleji davasına karışan Bay Xixian, o muydu?”

“Bu o. Bu düşük yetkili vaktinde Kolej’de eğitim almıştı. Okulum cefa çekti ve benim saygıdeğer hocam hapse gitti; nasıl olur da bir talebe öylece kenarda durup kollarını göğsünde kavuşturarak seyredebilir?”

Gerçi, Fu Shen’in dikkatle dinler gibi bir hali yoktu. Gu Shanlu gözünün ucundan, onun birden bire başını kaldırdığını ve belli ki gülümseyerek uzaklara baktığını gördü, derhal ardından konuyu kapattı. “Çok fazla endişelenmenize hacet yok Zongxiu. Cennet saygıdeğer hocalara yardım eder ve musibeti bir kutsanmaya çevirebilir.”

Gu Shanlu ona sersemlemişçe teşekkür etti, Markinin ani yüz ifadesi değişikliğine neyin sebep olduğundan emin değildi. Onlar konuşurken, topluluk Çarpıcı Bahar Salonuna vardı, yolun her iki tarafında sıralanmış iki saf kılıçlarını donanmış İmparatorluk Muhafızları bulunuyordu. Liderleri, merdivenlerin en tepesinde duruyordu, elleri arkasında, suratı zalim ve kasvetli, buz kadar soğuk gözleri birinin bacaklarını yalayıp geçtiğinde dermansız kalmasını sağlıyordu.

Fu Shen arkasından iki Hanlin’in ürkerek mırıldandığını duydu. “Ne dehşet verici… bu sefer kim onu kışkırttı?”

Genç hadım tekerlekli sandalyeyi merdivenlerin önüne itti. Yan Xiaohan sakin bir yüzle hızlı hızlı merdivenleri indi, Fu Shen’i ayağa kaldırmaya eğilirken gözleri bıçaklar kadar keskindi. “Ne bön bön bakıyorsunuz siz öyle?” Dedi dumura uğramış hadımlara. “Yukarı çıkın.”

Basamakların altındaki sayısız yetkili sessiz fısıltılarla konuştu. “Suratına ve ellerinin arkasındaki şu şişkin damarlara bir bak… Hiç şüphe yok ki kötü bir ruh halinde. General Fu’yu boğazlamak istememesi lazım dedin değil mi?"

Yan Xiaohan Fu Shen’i merdivenlerden yukarı taşıdı ve çıktıklarında ona alçak bir sesle sordu: “Demin Gu Shanlu’yla ne hakkında konuşuyordunuz? Çok mutlu gülümsüyordun da.”

Fu Shen çok uzaklara attığı bakışı anımsadı ve sırıtma dürtüsüne mani olarak, ona tam bir ifadesizlikle karşılık verdi. “Dedim ki ona, “o anda dikkatli değildim ve kazara bir kavanoz bayat, eskimiş sirkeyi devirdim”.”

-------------


Bölümün sonu.


Oy verip yorum yapmayı unutmayın.


¹尚方宝剑 - Shangfang Baojian, namı diğer devlet kılıcı. Geçmişte monarşik gücü sembolik olarak temsil etmek için kullanılan gerçek bir kılıç.


²国舅 kelime anlamıyla, “ülkenin dayısı”. Chichi’nin anladığına göre, İmparatoriçe’nin aile üyeleri, İmparatoriçe bir oğula sahip olduğu söylendiği zaman, bu kişiler “ulusun (burada veliaht prensle olan ilişkisi eklenerek) dayısı” olarak hitap edilirler. Burası İmparatoriçe’nin erkek kardeşinin evi, dolayısıyla Veliahtla ilişkisi esas alınır ve bu unvanı kazanır.


³11.00’dan 13.00’a kadar olan zaman dilimi.


⁴Hanlin; İmparatorluk Akademisini oluşturan Tang'tan itibaren imparatorluk sekreteri olarak istihdam edilen akademisyenleri ifade eder.




Yorumlar