Bölüm 13: Ziyarette bulunmak

Keyifli okumalar diliyorum. ^^

----------

"Leopar Kını..." Fu Shen mırıldandı.

"Sorun nedir?" Yan Xiaohan sordu. 

"Bir şey yok," diye yanıtladı Fu Shen. "Yan Kardeş, ben..."

Beklenmedik bir şekilde dışarıdan bir hizmetkarın raporu geldiğinde, sözlerini bitiremedi. "Lordum, Kuzey Yan'dan General Xiao Xun bir ziyarette bulundu ve şu anda girişin dışında bekliyor."

"Seni arıyordur," Yan Xiaohan, omzunun üstünden dışarıdaki kişiye seslenmeden önce fırçayı Fu Shen'in elinden alarak, şunları söyledi. "Onu içeri buyur edin. Marki gelecek."

Fu Shen ayrılma düşüncesiyle tekerlekli sandalyesini çevirdi ancak Yan Xiaohan tarafından olduğu yerde durduruldu. "Bekle. Ne bu acele?"

Döndü ve odanın içinden bir pelerin aldı, Fu Shen'i sıkıca içine sardı ve sonra tekerlikli sandalyeyi arkasından itti  – hepsinin nasıl uygun bir şekilde titiz olduğunundan bahsetmeye gerek yoktu. Kapı eşiğini sarsılarak aştıktan sonra devam edebilecek birine sahip olmak çok fazla sıkıntıdan kurtardı. 

Fu Shen ona bakılmasından dolayı karmaşık duygular içindeydi; biraz utanmış, ancak biraz da içi ısınmış.

Yan Xiaohan ile ilişkisi çok zayıftı, koyu sohbetlerle meşgul olduklarında zar zor arkadaşlık olarak sayılabiliyordu, lakin şimdi bundan daha samimi olamayacak bir ilişkiye birlikte tabi tutulmak zorunda kaldılar. Bu onların kendi çekincelerine sahip olmasına, bilakis psikolojik olarak daha da birbirlerine karşı yabancılaşmalarına yol açar.

Söylenenler ne olursa olsun, en azından kendine olan saygısı hala oldukça sağlamdı. Fu Shen dünyaya adapte olmanın bu yönündeki (kendi) aşağılığından utanç duyuyordu; yer değiştirselerdi, Yan Xiaohan'a bu kadar yardımsever davranmasının mümkün olup olmayacağı konusunda kendini sorgulamak zorunda kalmıştı.

Biraz daha derinlemesine incelenirse, yaralandıktan sonra, gece yarısı yanında ona göz kulak olacak ve dışarı çıkmadan önce onun için pelerin almayı hatırlayacak biriyle birlikte, böylesi bir tedavi göreceğini hiç düşünmemişti. Sanki, ansızın ellerine geniş bir gümüş külçe teslim edilmiş olan, ömrü boyunca daha önce hiç bu kadar çok parayı görmeyen, hazırlıksız yakalanıp onu tutarken büsbütün ne yapağını bilemeyen, yoksul bir çocuk gibiydi.

Bu kısa bir buçuk gün içinde, hızla 'sahte arkadaşlık' terimini tanıyamaz hale geliyordu. 

Ana salonun içinde Xiao Xun, Fu Shen'in Yan Xiaohan tarafından içeri itildiğine şahit oldu ve suratı oracıkta dondu.

Evvelsi gün, "Wang Gou'r"u aramak için diğerlerini kestirme yoldan götürmüştü, ama buldukları birkaç şey terk edilmiş, yıkılmaya yüz tutmuş sazdan kulübelerdi. Bu, onları köye hapsederek, göklerden şiddetle yağan sağanakla aynı zamana denk gelmişti. Wang ailesinin evinin arkasında tutulan köpek aralıksız olarak deli gibi havlıyordu, ve Xiao Xun bir şeylerin yanlış olduğu hissetti, böylece köpeğin kıyafetlerini çekiştirmesine ve köyün arkasındaki Görkemli Uzun Ömür Dağı'na götürmesine izin verdi. Gecenin bir yarısında üçü arama yaptılar ve en sonunda tepelerin içindeki derinliklerde Wang Gou'r'un ailesinin cesetlerini buldular. 

Bedenleri köye geri götürdükten ve bölgedeki yetkili memurlara bunu bildirdikten sonra, diğerleri geçici olarak kalacak bir yer bulurken, Xiao Xun, Fu Shen'i aramak ve onu haberdar etmek için hızla atını şehre geri mahmuzladı. İmparatorun evlilik yaptırımı haberi, Fu Shen'in sarayın önünde dinlenmeden diz çökmesi ve Yan Xiaohan'ın onu kendi Malikanesine geri götürmesi silsilesi tarafından dumur olduğunda, daha Marki Malikanesinin ana kapısından geçmemişti bile. 

Bugün Yan Xiaohan Mahkemeye gitmeden önce, birinin düşüncesizce içeriye hücum edip Fu Shen'in iyileşmesini bozacağından endişeleniyordu, bu yüzden misafirlerin kabul edilmemesini özellikle emretmişti. Xiao Xun, Yan Malikanesinin kapılarının birkaç kez kapalı olduğunu fark etmişti ve bütün bu sonsuz denemeler ve sıkıntılardan sonra nihayet Fu Shen'i gördüğü bu anda, tamamen takatsiz kalmıştı. Kendini adamın önüne atıp ağlamak için sabırsızlanıyordu.

"General!" Xiao Xun koltuğundan fırladı.

Fu Shen durgun sular izlenimini vererek, serinkanlı edasıyla hafifçe başını salladı. Evlilik yaptırımının onu üzerinde hiçbir etkisi yokmuş gibi görünüyordu. Hatta biraz... bundan memnun gibi görünüyordu?

Xiao Xun, Yan Xiaohan tekerlikli sandalyeyi onun karşı tarafına ittiğinde ve Fu Shen'in kulağına birkaç şey fısıldamak için eğildiğinde, boş boş bakmıştı, tavırları samimiydi ve epey yakın bir ilişkinin imasına sahipti.

"...ana salonun alanı büyük, ateşle bile içerisi kadar ısınmaz... üzerinde tutmaya devam et, dikkatsiz davranma..."

Xiao Xun gözlerini yumdu ve merhametsizce kendini baldırında çimdikledi.

Kahretsin, bu acıttı.

Yan Xiaohan bu mekanı ikisine ayırarak, kendi iradesiyle geri çekildi. Ayrılmadan önce, Fu Shen'e ellerini ısıtması için bir fincan çay doldurup, yorgun görünen General Xiao'ya pek de gülümsemeyerek geçerken yandan bir bakış attı.

Sonbahar nehri¹ ışıl ışıldı, akşam gökyüzü sanki kendi içinde yıkanmış gibi tertemizdi. Yan Xiaohan, bahçedeki bir Osmanthus ağacının altında durmuş, parmaklarının ucunda birkaç kırık çiçek parçası, gözleri yarı kapalı bir şeyler üzerine düşünüyordu.

Yuantai İmparatoru, Kuzey Yan üzerindeki gücü Fu Shen'in elinden alıp değiştirmek için onu kullanmayı istedi, ve bu tür bir değişim sadece bahsi geçen kişiden kurtulmak değildi. Demir Süvarilerin kuşaktan kuşağa Fu ailesine geçmesi uzun zamandır varsayılan bir kuraldı ve Fu Shen'in öldüğünü farz edersek, bu askeri güç bir kez daha Ying Dükü Malikanesine geri dönecekti. Şu anki Ying Dükü Fu Tingyi, askeri işler konusunda bir uzman değildi ve gelecekteki varis Fu Ya geri zekalı bir zübbeydi — pozisyonu kim alırsa alsın, bu İmparator için iyi bir şey olacaktı. 

Bu şekilde düşünüldüğü zaman, Mavi Kum Geçidi'ndeki suikast girişimi şansı cidden çok tesadüfiydi. 

Lakin, Fu Shen hayata sımsıkı bir şekilde tutunmuştu, bu nedenle İmparatorun sıradaki en iyi şeye baş vurmaktan başka seçeneği yoktu. Jing Ning Markisinin neslini devam ettirmesine katiyen izin verilemezdi, çünkü oğlunun gelecekte babası kadar seçkin olup olmayacağını kim bilebilirdi? Sahip olduğu yegane taktik, Fu Shen'in evliliğini kontrol altına almaktı – Yan Xiaohan, Fu Shen ile evli olduğu müddetçe, sadece yarı Fu olarak sayılacaktı.

Bu barışçıl bir geçiş imkanı olarak nitelendirilebilirdi, içinde yatan tek ayrım Yan Xiaohan'ın Fu Shen'i kendisinin bir parçası gibi birleşmesini sağlayıp sağlayamacağıydı.

Fu Shen'in tavırlarını bu son iki gündür gözlemleyerek, diğeri Yuantai İmparatoru ve onun arasındaki ittifakı bölme niyetinde gibi görünüyordu, ama onu kandırmak için daha fazla entrikalar  göstermedi. Fu Shen'in, halihazırda onlara göre hareket etmekten tamamen aciz görünmesine ve durumu karıştırıp ya da işleri tamamen değiştirmeye gücünün yetmemesine rağmen, başka hesaplamaları var gibi görünüyordu. 

Üstelik, el ve ayak bileklerinde 'ahlak' olarak bilinen demir prangaları vardı. 

Ayinler Bakanlığı bugün düğün zamanını kehanet etmek için çalışmaya başlamıştı ve bundan sonraki adım ikisini de Altı Görgü Kuralları'na² hazırlamak adına, insanları Kaderin Dört Sütunu'nu³ kontrol etmeye göndermek olacaktır. Belki de karşılıklı araştırmaları bir son bulmalıydı. Fu Shen ile açık ve dürüst bir konuşma yapması gerekiyordu.

Yuantai İmparatoru ve General arasındaki bu oyunda, başkaları tarafından bir o yana bir bu yana itilen yalnızca bir qi taşı olamazdı. 

Piyonların da haysiyeti vardı.

Ayaz sonbahar akşamı, gece ışığının altında dururken onu kuşatıyordu, sanki orada, onu insan aleminden koparan bir bariyer varmış gibi. Kesintili silüeti ifade etmesi güç bir tür yalnızlık hissiyatı veriyordu.

Uzunca bir süre geçtikten sonra, ana salonun kapısı içeriden açıldı. Xiao Xun, onu bahçede dikilir halde görünce açıkça irkildi, derhal yüzünde bir kuşku ifadesi peyda oldu. Fu Shen besbelli daha gerideydi, ancak yine de gözlerinin Yan Xiaohan'a bakmasına mani olamadı. Bakışları havada hafifçe kesişti, ikisi de daha sonra yüzen iki balık misali kayarak uzaklaştı.

Yan Xiaohan kollarındaki varolmayan tozu silkti, acelesiz bir şekilde Xiao Xun'u geçerek odaya girdi. "Sohbetiniz bittiğinden, misafirini uğurlamak ister misin?" diye sordu, doğal davranarak. 

Diğeri oraya gelmenin ortasındayken soğuk hava Fu Shen'in yüzüne çarptı, içinden biraz üzüldü. "Ne kadardır dışarıda dikiliyorsun?"

"Kuzey Yan Ordusu'nun iki yetenekli efendisi burada. Bu Yan kişisi nasıl olur da onları gücendirmeye cüret edebilir?" kastettiğinden gözle görülür şekilde ters anlaşılan, hafifçe bir gülümseme verdi Yan Xiaohan.

[ÇN: Sadece şunu sorguluyorum, koskoca malikanede içinde bekleyecek oda mı kalmadı...]

"Donmuş bir ahmak olduğunu görebiliyorum," Fu Shen, masanın üzerindeki sıcak çayı yanına iterek, dalga geçti. 

Yan Xiaohan, Fu Shen'in önündeki fincanı kapıverdi. "İlginiz için çok teşekkürler, Marki." dedi neşe saçarak.

Fu Shen kaşlarını çattı. "...O benim fincanım."

"Sadece üzerinde ellerimi ısıtıyorum, içmiyorum." İfadesi samimi bir masumiyetle doluydu. "Sen ne zannediyordun, Marki?"

Fu Shen: "......"

Xiao Xun onların fingirdek bir şekilde birbirleriyle atışmalarını – hayır, sanki etrafta allak bullak bir ruh hali içinde olan başka kimse yokmuş gibi birbirlerine aynı derecede kaba olmalarını seyretti. Yıllarca bunu destekleyen delillere sahip, Fu Shen'in anlayışını ve o taraklarda bezi olmadığını bilmeseydi, az kalsın dış görünüşleriningerçeğe dönüştüğüne inanacaktı. 

"General," Fu Shen'e doğru adımlarken konuştu, "buradaki meseleler geçici olduğundan, lütfen Malikanenizde dinlemek için geri dönün. Araba kapının dışında sizin için hazırda bekliyor."

"Söz konusu olamaz."

İki çift göz ahenk içinde konuşmacıya çevrildi. Fu Shen kaşlarını kaldırdı.

"Marki rüzgar üşütmesinden muzdarip ve bacak yaralanmaları henüz tam olarak iyileşmiş değil," dedi Yan Xiaohan. "Malikanesi doktor ve ilaçtan yoksun, ve bu kuvvetle muhtemel olarak onun iyileşme sürecini uzatacak. İlk olarak benimle burada kalıp rahatlaması, Shen Yi'ce'nin onu sağlığına geri kavuşturmasını beklemesi ve sonrasında, sıradaki adımı planlaması onun için daha iyi olacaktır."

"Ne planı?" Fu Shen gözlerine hiçbir şekilde ulaşmayan bir gülümsemeyle sordu. "Seninle evlenmeyi planlamak mı?"

"Hala bunun dışında başka gidecek yolun olduğunu düşünüyor musun, Marki?"

O gülümseyiş Fu Shen'in yüzünden düpedüz silindi. "Beni ev hapsine mi almak istiyorsun?"

Yan Xiaohan başını salladı, "atılacak bir adımdan söz ettiğini" dile getirdi, Fu Shen'i biraz daha uzağa götürdü ve tekrar kulağına birkaç şey fısıldamak için eğildi. 

Epey uzun bir süre konuşmayarak bitirene kadar onu dinlemenin ardından, bir anlık suskunluk içinde ona cansız gözlerle baktıktan sonra, aniden başını veridi ve Xiao Xun'a konuştu. "Fark ettin mi?"

Xiao Xun kafası karışmış bir şekilde başını salladı.

"O halde böyle yapacağız."

"N-ne?" Xiao Xun sersemlemişti. "General..."

"Sen de gördün," Fu Shen çok fazla sabrı olmadan izah etti. "Kraliyet Müfettiş Temsilcisi Yan, bu Markinin yakışıklılığından dolayı ağzı sulandı, bu yüzden adamı kaptı ve şimdi Malikanesinde alıkoyarak onu dışarı çıkmaktan men ediyor. Bundan dolayı, şu saatten sonra birisi beni aramaya gelirse, sadece, benim iyileşmek için Yan Malikanesinde kaldığımı söylemelisin."

Xiao Xun: "......"

Titrek bir kaygıyla Yan Xiaohan'a baktı. 

Bay Yan, aniden gökten düşüp başının üzerine çarpan, neredeyse nevrinin dönmesine neden olan bu kara çömlek yüzünden yıldızları gördü. Öyle olmasına rağmen, yine de kendini dişlerini açığa vuran bir gülümsemeye zorlamayı başardı. "Sadece Marki'nin sözlerine uy."

Xiao Xun, Yan Xiaohan'ın Mahkemedeki itibarının neden bu kadar fena olduğuna dair, aniden bir parça anlayışa sahip oldu — Fu Shen ile her kavga ettiğinde, kazanıp kaybettiği fark etmeksizin, ertesi günü başkentteki rüzgarın içindeki sözcüklerin her daim 'Hanedanın kan tazısı yine kraliyet hizmetkarına saldırdı' olacağı söylenirdi.

----------

Bölümün sonu.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın.^^

Çevirmen: BlackBerry

¹Samanyolu'naki yıldızlara atıfta bulunuyor. Sanırım birinin adı ama araştırmaya üşendim.

Şimdi Antik Çin'de evlenmeden önce yapılması gerekli olan bazı gelenekler var. Çok uzun bir konu ve sadece kısaca kendi anladığım kadarıyla anlatacağım. 

²Altı Görgü Kuralı: Evliliğe giden yolda altı tane gelenek de denebilir hepsini sırasıyla uygulamak gerekir. 

1. Evlilik Teklifi: Bir erkek bir kadınla evlenmeyi isterse, bir ara bulucu vasıtasıyla kız ailesinden istenir.

2. Doğum günü eşleşmesi: Müstakbel gelinin ailesi evliliğe itiraz etmediyse, kızın doğum tarihi, saati vs. ile damadınki alınır ve astrolojik olarak bakıldıktan sonra uyuşuyorsa sonraki adıma geçilir. Uyuşmuyorsa iş yatar. Çünkü onların birbirine uygun olmadığı için iki aileye de felaket geleceğine inanılır.

3. Nişan hediyeleri göndermek: Doğum günleri de eşleştikten sonra, damadın ailesi yine ara bulucu vasıtasıyla müstakbel geline nişan hediyeleri ve nişan mektubu gönderir. 

4. Evlilik hediyeleri göndermek: Nişan mektubu ve hediyeleri kabul edildikten sonra, resmi olarak düğün hediyeleri gönderilir. Çok çeşitli şeyler var dünya üzerindeki her şeyi gönderiyorlar resmen, kısaca.

5. Hayırlı bir düğün günü seçme: Bir astorolog veya astroloji kitabı tarafından düğün için hayırlı bir gün seçilir.

6. Düğün töreni: Müstakbel damat, gelinin evine müzikli, eğlenceli bir konvoyla yola çıkar. Gelini alıp damadın evinde toplandıktan sonra nikah törenine ve nişan mektubuna başlanır. 

³Kaderin Dört Sütunu: Kişilerin doğum tarihi kullanılarak kişiye özel hesaplanan, hayatlarının büyük gizemine ışık tutabilecek derin bir sistem analizidir. Kaderin dört sütunu analizinde, doğum tarihimizde etkileşimde bulunan elementler hesaplanır. Bu hesaplama doğum saati, günü, ayı ve yılı bilgileri alınarak yapılmaktadır. Bu analiz, kendinizi ve kaderinizi anlamaya yardımcı olmak için doğru ve derin bir araçtır. Ayrıca, bize başka insanları da anlamak için yardımcı olur. Kaynak: https://fengshui888blog.wordpress.com

⁴Satrancın Çin versiyonu.

⁵Yani, bir olayı ya da şeyi maskeleyerek, onun dışarıdan görünüşü.

⁶Kan tazısı: bir çeşit av köpeği, avını dikkatle takip eder ve yakaladığında öldürmez muhafaza ederek sahibine teslim eder.

Yorumlar